Osmanlı Devleti tarihine geçiş yapmadan evvel hanedanın köküne yani atalarına iniş yapmalı ve incelemeliyiz. Osmanlı tarihi 600 yılı aşmış bir tarihi kapsamakla birlikte, özellikle kuruluş dönemine ait, içerisinde pek çok rivayetlere, masallaşmış anlatımlara rast gelinmektedir. Elimizde tutarlı, kesin kaynaklar olmadığından mütevellit çözülmeyi bekleyen sırlarla doludur ‘’ Kuruluş Dönemi ’’. Lakin şu kesin olarak biliniyor ki, Osmanoğulları Asya’dan Anadolu’ya sonradan göç etmiş 24 Oğuz Boylarından birine mensuptur. Yapılan araştırmalara ve bazı kaynaklara göre Osmanoğulları Oğuz Han’dan olma, Bozok Koluna mensup, Gün Han soyundan gelen 4 boy içerisinden, Kayı Boyundan gelmektedirler. Bir diğer rivayete göre ise; Oğuz Han’dan olma, Üçok Koluna mensup, Gök Han soyundan gelen 4 boy içerisinden, Çepni Boyundan gelmektedirler. Şimdi gelin iki boyunda tarihçelerini inceleyelim.
Kayı Boyu = Kayı Boyu yukarıda da belirttiğimiz gibi Oğuz Han’dan olma 24 boydan, Bozok Koluna mensup, Oğuz Han’ın göksel olan ikinci eşinden doğan oğlu Gün Han soyundan gelen 4 boy içerisinden en bilineni ve bazı tarihçilere göre Osmanlı İmparatorluğunu kuran boydur. Kayı kelime anlamı olarak güç, kuvvet ve kudret sahibi demektir. Kayı boyunun damgası, iki ok ve bir yaydan oluşur.
Tarihi bilgilere göre, Kayı Boyu’nun bir kısmı, Türkiye Selçuklu Devleti Sultanı I.Alâeddin Keykubat zamanında, Ankara yakınlarındaki Karacadağ yöresine yerleştirilmiştir. Bu sırada Kayı Boyu’nun başında Ertuğrul Bey bulunuyordu. Ertuğrul Bey’in yönetimindeki Kayılar, bir süre sonra batıya doğru ilerleyerek, Söğüt ve Domaniç’i ele geçirdiler. Kayılar, Söğüt’ü kışlak, Domaniç’i yaylak olarak kullandılar. Paragraf başında belirttiğimiz bu boyun bir kısmı İç ve Batı Anadolu da bu faaliyetleri gerçekleştirirken bir diğer kısımda Van Gölü’nün kuzeybatısında bulunan Ahlat civarına iltica etmişlerdir. Kayı Boyu’nun batı kolunun idaresini elinde tutan Ertuğrul Bey Türkiye Selçuklu Devleti’nin batı sınırlarında ‘’uçbeyi’’ görevini yerine getirirken çok ileri yaşlarda Söğüt’te vefat etti. Ölümünün ardından boya bir bey gerekti. Tahta talip üç kişi vardı. Ertuğrul Bey’in kardeşi Dündar Bey, gene Ertuğrul Bey’in oğulları Osman ve Gündüz Alp tahta talipti. Otağ-ı Hümayunda gerçekleştirilen toy da oybirliği ile Osman, Kayı Boyu’nun yeni beyi seçilmiş, Dündar Bey ise ona bir nevi vezir görevi olarak akıl hocalığı yapmasına karar verilmiştir. Fakat daha sonraları Dündar Bey’in ölümüne dair çeşitli rivayetleri ve kaynakları incelediğimiz zaman yeğeni Osman ile aralarında sürtüşmeler ve fikir ayrılıkları baş gösterince Osman amcası Dündar Bey’i öldürmüştür. Böylece tek başına iktidar olmuştur.
Peki genel kabul gören bu anlatımlara yani Osmanlı Hanedanı’nın kökeninin Kayı Boyuna ait olduğu görüşüne neden kesin bir şekilde itimat edemiyoruz?
Osmanlı üzerine yaptığı araştırmalar ve yazdığı kitaplarla herkesin taktirini toplayan ve “Tarihçilerin Kutbu” olarak bilinen duayen tarihçi Halil İnalcık, Osmanlı Hanedanının kökeninin belli olmadığını ve “Kayı Boyu” iddiasının siyasi bir uydurma olduğunu söyler. Burada ki siyasi uydurma ibaresi günümüz siyaseti değildir. Halil İnalcık'ın yarım yüzyılı aşan çalışmalarının bir ürünü olan “Devlet-i Aliyye - Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar” kitaplarının ilkinde de bu konu şu şekilde işlenmiştir: “Osmanlı sultanında evrensel egemenlik fikri değişik kaynaklardan gelir. Daha II. Murad devrinde yazılmış Yazıcızâde Ali'nin Selçuknâme'sinde Osman Gazî'nin sözde Oğuz Han'ın büyük oğlu Günhan'ın oğlu Kayı soyundan olduğu için ucda ki Türk beyleri tarafından üstün hükümdarlığa seçildiği kaydedilir ve şu iddia eklenir: ‘Günhan'ın vasiyeti Oğuz töresi mucibince hanlık ve pâdişahlık Kayı soyu varken özge boy hanlarının soyuna hanlık ve pâdişahlık değmez.’ Bu iddianın tarihi kaynağı ne olursa olsun Osmanlı Hânedânı, egemenliğini meşrûlaştırmak ve özellikle Timur ve oğullarının himaye ve üstünlük iddialarına karşı çıkmak için bu görüşü benimsemiş, II. Murad'dan başlayarak paralarda ve silâhlarda Kayı boyu damgası kullanılmıştır.” (1) Halil İnalcık. Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar 1 - İş Bankası Kültür Yayınları
Kayı Boyu damgası basılmış, muhtemelen XV. Yüzyıl sonrasına ait tombak at zırhı
Bir diğer rivayetimize göz atalım birde. Yani Çepni Boyuna. Osman Gazi 1288 yılında Karacahisar kalesini fethettiği zaman burada bulunan kiliseyi camiye çevirtmiş ve buraya Müslüman halkı yerleştirtmiştir.
Bu şehre başka şehirlerden göçler oldu ve boş evlere yerleştirildiler. Kısa bir süre içinde mamur bir şehir oldu. Pazar kurdular, mescitler yaptılar. Halk kendi aralarında toplandı ve: Kadı isteyelim ve cuma namazı kılalım, dediler. Dursun Fakih zaten onlara eskiden beri imamlık yapmakta idi. Halk isteklerini önce Dursun Fakih’e iletti. O da kayınpederi Şeyh Edebâlî’ye anlattı. Konuşma sırasında Osman Gazi üzerlerine geldi ve halkın ne istediğini sordu. Halkın isteklerinin yerine getirilmesi için ne gerekiyorsa yapılmasını söylemesi üzerine Dursun Fakih: — Hân’ım! Cuma namazı kılınması için Sultan’in izni gerekir, dedi. Dursun Fakih’in bu söylediği husus Hanefî mezhebi fıkıh kitaplarında yazılan bir beldede cuma namazının kılınabilmesi için ulu’l-emr’in yani devlet başkanının izni olması gerektiği şartı idi. Ancak Osman Gazi, az önce işaret ettiğimiz siyasî şartların uygunluğunu da göz önüne alarak meydan okuyacaktır. Celâletli bir şekilde şöyle dedi: — Bu şehri ben kendi kılıcımla aldım. Bunda Sultan’ın ne dahli var ki ondan izin alayım, Ona Sultanlık veren Allah bana da gazâ ile hân’lık verdi. Eğer minneti şu sancak ise ben kendim dahi sancak kaldırıp kâfirlerle uğraştım. Eğer o, ben Selçuklu Hanedanındanım derse ben de Gök Alp oğluyum derim. Eğer bu ülkeye ben onlardan önce geldim derse, Süleyman Şah dedem de ondan evvel geldi! (2) Mecdi Mehmet Efendi, Hadaik üş-Şakaik, İstanbul 1269,1, s. 21.
Burada ki anlatıma göre Osman Gazi kendisini ‘’Gök Alp oğlu’’ diye nitelendirmektedir. Gök Alp’in soyuna baktığımızda karşımıza çıkan özellikle Karadeniz de etkin olan savaşçı ve Anadolu’nun Türkleşmesinde pek çok yarar gösteren Çepni Boyunu görürüz. Başka kaynak ve rivayetlere göre Osman Gazi ve tebaası Kastamonu merkezli Çobanoğlu Beyliği’nin Bizans sınırında ki bir uçbeyiydi. Bu bilgilerde Çepni Boyundan geldikleri tezini biraz daha güçlendirir nitelikte. Kaynaklarda, Ertuğrul Gazi'nin soyu hakkında yer alan bilgiler farklılık göstermektedir.
Bugün üniversiteler dahil eğitim kurumlarımızda Osmanlı hanedanlığının kökenlerinin “Kayı Boyuna” uzandığı iddia edilse de her zaman böyle değildi. Cumhuriyet’in eğitim sisteminde 1931 yılında hazırlanan ve okullarda okutulan “Tarih” kitabında Osmanlı’nın menşei şu sözlerle anlatılır: “Osmanlı devletini tesis eden ve sonradan Osmanlı adını alan Türklerin nereden ve ne zaman Anadolu’ya geldikleri henüz ilmi bir suretle tespit edilmiş değildir. Osmanlı hükümdarlarının Oğuzhan’a kadar giden bir silsilenameleri varsa da bu sonradan uydurulmuş bir şeceredir.” (3) Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri Cilt 3- Kaynak Yayınları
Sonuç olarak; ilerleyen zamanlarda ne olur bilinmez lakin daha tutarlı, daha kesin bir kaynak ortaya çıkmadığı sürece her tarihçinin yapması gerektiği gibi bizde içerisinde pek çok rivayetlere, masallaşmış anlatımlara rast gelinen Osmanlı’nın ‘’Kuruluş Dönemi’’ ne ait bu tür bilgilere şüpheyle yaklaşıp, genel kabul gören bilgiyi aktarmamız gerekmektedir.
KAYNAKLAR :
1.Halil İnalcık. Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar 1 - İş Bankası Kültür Yayınları
2.Mecdi Mehmet Efendi, Hadaik üş-Şakaik, İstanbul 1269,1, s. 21.
3.Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri Cilt 3- Kaynak Yayınları
Comments