SULTAN II.MURAD
I. DÖNEM SALTANAT SÜRESİ : 23 YIL (1421 – 1444)
II. DÖNEM SALTANAT SÜRESİ : 5 YIL (1446 – 1451)
Babası Çelebi Mehmet, annesi Emine Hatun’dur. 1403 yılında doğdu. Babasının vefatından sonra, 18 yaşında iken Osmanlı tahtına oturdu. 28 yıl padişahlık yaptı. Döneminde, başta Haçlılar olmak üzere, Anadolu Beylikleri ile de savaşlar yapıldı. 1444 yılında Varna Meydan Savaşını, 1448 yılında ise İkinci Kosova Savaşını kazandı. Son derece azimli, kararlı ve cesur bir insandı. Tarihçi Hammer’ın da belirttiği gibi ‘’Memleketini şerefli ve dosdoğru yöneterek milletinin hatırasında dindar, lütufkar, adil ve metin bir hükümdar ünü bıraktı. Savaşta olduğu gibi barışta da sözünün sadık eriydi. O, bilimsel sohbetleri sever, musiki, şiir ve edebiyata düşkünlüğü ile tanınırdı. Kendi sağlığında bazı nedenlerden ötürü (yazının ilerleyen kısımlarında açıklayacağız) oğlu Mehmet’e (geleceğin İstanbul Fatihi) tahtı terk etmiştir, böylece Osmanlı tarihinde sağlığında kendi isteğiyle tahttan feragat eden ilk padişahtır (Osman Gazi mecburen oğluna devretmek zorunda kalmıştır. II.Murad ise isteğiyle çekilmiştir.). Ülkenin imarı, bilim ve sanat hayatının canlanması için uğraştı. Edirne’deki Üç Şerefeli Cami ve Bursa’daki Muradiye Camisi’ni yaptırdı.
SALTANAT ÖNCESİ
Çocukluk yıllarını Amasya’da geçirdi ve iyi bir öğrenim gördü. Daha sonra babasıyla Bursa’ya ve Edirne’ye gitti. 1415’te Osmanlıların en önemli Doğu sınır vilayeti olan ve Amasya, Çorum, Sivas, Tokat, Osmancık bölgelerinden oluşan Danişmendiye Beylerbeyliği’yle Amasya’ya döndü. 1416 da babası Düzmece Mustafa ile uğraşırken Saruhan ve İzmir bölgesine giderek Börklüce Mustafa ayaklanmasını bastırdı.
TAHTA ÇIKIŞI
I.Mehmet ölmeden önce bir vasiyet bırakmıştı. Bu vasiyete göre II.Murat Edirne’de tahta çıkacak, Anadolu’nun yönetimi Mustafa’da olacak, Yusuf ve Mahmut, Bizans’a esir verilecek, Bizans İmparatoru da buna karşılık Çelebi Mehmet’in kardeşi Düzmece Mustafa Çelebi’yi serbest bırakmayacak ve II.Murat da Bizans’a bu konudaki masraflar karşılığı para ödeyecekti. Ama Murat tahta çıkınca Yusuf ve Mahmut’u Bizans’a vermeyerek, Tokat’a gönderdi. Buna karşılık Bizans İmparatoru da, Limni de sürgün yaşayan Düzmece Mustafa’yı serbest bırakarak, yanına kattığı kuvvetlerle Gelibolu’da bağımsızlık kurması için kışkırttı. Zira Bizans Osmanlı’nın tahtının sahibi olarak Mustafa Çelebiyi görüyordu. II.Murat amcasına karşı harekete geçmeden önce Macarların ve Sırpların desteğini aldı. Mustafa Çelebi kalabalık bir süvari ve piyade ordusuyla Gelibolu’dan Anadolu’ya geçince Murat ilk önlem olarak Ulubat köprüsünü yıktırarak Bursa’yı güvence altına aldı. Yeniçeriler de Ulubat ırmağı kıyısında başarılı bir savunma yaptılar. Bu arada kimi uç beyleri de II.Murat’ın safına geçince, ordusu Hacı İvaz Paşa tarafından kılıçtan geçirilen Mustafa Çelebi kaçarken II.Murat tarafından yakalandı ve Kızılağaç Yenicesi’nde idam edildi.
II. Murad’ın Bursa’da cülusu (Minyatür : Hünername)
İSTANBUL KUŞATMASI
Tahta çıkar çıkmaz başlayan iç karışıklıklardan sorumlu tuttuğu Bizans’ın başkenti İstanbul’u İstanbul’u kuşattı. Kuşatma 50 gün sürdü fakat bir sonuç alınamadı (Haziran 1422). Bundan sonra da karışıklıklar sürdü. Venedik, Osmanlılara karşı cephe alarak güçlü bir donanma hazırlamaya başladı ve Anadolu’daki beylikler ayaklandılar.
ANADOLU DA Kİ GELİŞMELER
Bu olayların ardından Anadolu’ya geçen II. Murat Candaroğulları üzerine yürüdü. Safranbolu’ya kadar ki tüm toprakları Candaroğullarından aldı. 1424 yılında Menteşeoğullarıyla yapılan mücadele sonrasında da bu beylik Osmanlı toprakları na katıldı. Mustafa Çelebi’nin isyanını destekleyen Aydınoğulları 1425’te tamamen Osmanlı Devleti’ne katıldı. Böylece batıda Osmanlı hakimiyeti Aydın ve İzmir’e kadar genişledi. II. Murat, erkek evladı olmayan Germiyanoğlu Yakub Bey’i Edirne’ye davet etti ve onu çok iyi ağırladı. Yakub Bey ise “İlay-ı Kelimetullah” yolundaki Osmanlı Devleti’ne tüm topraklarını ölümünden sonra verilmek kaydıyla vasiyet bıraktı, böylece bu topraklar 1428’de Yakub Bey’in ölümüyle Osmanlı Devleti’ne katıldı. Karamanoğlu II.Mehmet, Antalya’yı kuşattığı sırada ölmüştü. II.Murat, Karamanoğulları arasındaki taht kavgalarından yararlanarak tahra çıkardığı İbrahim Bey ile anlaşıp Hamidili’ni ve Kayseri yöresini geri aldı. 1425’te Anadolu beylerbeyi Hamza Bey’in kuvettleri Cüneyt Bey’i İpsala kalesinde kuşatıp öldürdü. İzmir ve Aydıneli ile Antalya ve Korkuteli’ni ellerinde tutan Tekeoğullarının toprakları da böylece ele geçirilmiş oldu.
Sultan II.Murad (Minyatür : Hünername)
VENEDİK SEFERİ VE OSMANLI – MACAR SAVAŞI
1426’da Türk denizcileri Venedik topraklarına sefer düzenlemeye başladılar. Drac’ı kuşattılar ancak savaşa Macarlar da karışınca, Sultan Murat, Tuna’yı, aşarak Macarlatı yendi. Sırp toprakları yağma edildi. Sırp despotu anlaşmak zorunda kaldı. Sultan Murat, Sırp Despotu Lazaroviç’in ölümünden sonra, yerine geçen Georgi Vulkoviç’i tanımayınca Osmanlı – Macar savaşı bir kere daha patlak verdi. Macar kralı yenildi ve kaçtı. Yeni despot Vulkoviç eski anlaşmaları yeniledi. Eflak beyide Osmanlılara bağlandı. Venedikliler, Osmanlı’ya yeniden başvurarak yıllık vergiyi arttırıp Selanik’i ellerinde tutmak istediler. Ama bu istekleri kabul edilmedi. Bu arada Venedik ile anlaşan Karamanoğulları, Hamidili’ni ele geçirdiler. Herat hükümdarı Timuroğlu Şahruh’un ilerlemesinden yararlanan Venedik, Gelibolu limanına saldırdı fakat bir başarı elde edemedi ve geri çekildiler. II.Murat, 1430’da Selanik’i Venedik’ten alarak bir anlaşma imzaladı. Buna göre Venedik, Selanik üstündeki Osmanlı egemenliğini tanıyor, Arnavutluk ve İnebahtı egemenliği için de haraç vermeyi kabul ediyordu.
ARNAVUT İSYANI
Osmanlılar, Selanik’i ele geçirdikten sonra, Üsküp valisi olan Evrenosoğlu İshak Bey yerel isyancı Arnavut beyi Gjon Kastrioti'nin elindeki arazilere hücumlar uygulayıp onun elindeki tahkimli mevkileri eline geçirdi ve iki tanesi hariç diğer hepsini yıktırdı. Zaten devamlı yerel isyancı olan Arnavutlar tımar sisteminin uygulanması aleyhtarı olarak 1432-1434 döneminde de devam eden Arnavutluk isyanını çıkardılar. Edirne'de bulunan Arnavut beyi Gjergj Ariani buradan kaçarak bu isyanın idaresini üzerine aldı. Bu isyanın başlangıcı olan 1432-33 kışında, II. Murad kışı Serez'de geçirdi ve Arnavut isyancılar üzerine Evrenosoğlu Ali Bey komutası altında bir akıncı ordusu gönderildi. Bu kış döneminde dar bir vadi olan Shkumbin'de Arnavutlar bu akıncı ordusunu pusuya düşürdüler ve akıncılar büyük zayiat verdiler. 1433'te Arnavutlar yine Evrenosoğlu Ali Bey akınına başarı ile karşı koydular. 1434'te Arnavutlar çete ve pusu savaşları ile Osmanlı akıncılarına karşı bazı başarılar kazandılar. Fakat 1435 ve 1436 Evrenosoğlu Ali Bey ve diğer akıncı beyi Turahan Bey Arnavutluk isyanını bastırmayı başardılar.
AVRUPADAKİ BAŞARISIZLIKLAR
Murat 1440'ta Stefan Lazaravic'in ölümünden beri Macar işgali altında olan Belgrad'ı altı ay süreyle kuşattı, ancak başarısız oldu. Bazı tarihçiler "Belgrad Ricati" adını verdikleri bu başarısızlığı II. Murad dönemininde bir dönüm noktası olduğunu iddia etmektedirler. Bundan sonra Macarlar Osmanlı güçlerini Bosna'dan çıkarttılar. Yeni Macar Kralı I. Vladislav iki komutanını, János Hunyadi ve Nicholas Ujlaki'yi Osmanlı tehdidi altındaki sınırları korumakla görevlendirdi. Bunlardan János Hunyadi Belgrad'daki karargahından Osmanlı topraklarına karşı taarruzlar yapmaya başladı.
1441'de Erdel'i işgal eden ve Sibiu'yu kuşatan akıncı beyinin akıncı ordusunu bozguna uğratıp Mezid Beyi öldürdü. Kaçış yolları kapatılan Mezid Bey'in Osmanlı akıncı birlikleri tamamen imha edildi. Ertesi yılın Eylül ayında Mezid Bey'in intikamını almak isteyen Şehabettin Paşa da Vazag Muharebesi'nde aynı akıbete uğrayıp yenildi ve büyük kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı.
Bizanslılar bir konsil toplayarak yeni bir Haçlı seferi açılması için diplomatik araştırmalara geçtiler. Aynı dönemde Macarlarla anlaşan Karamanoğlu İbrahim Bey de 1443 ilkbaharında Anadolu'da Akşehir ve Beyşehir üzerine saldırıya geçti ancak II. Murad, oğlu Aleaddin Ali Çelebi ile birlikte İbrahim Beyi durdurdu.
1443'un sonbaharında Hunyadi, Macar Kralı Vladislav ve Sırp Despotu Yorgo Bronkovic ile birlikte karşı taarruza geçti. Bu ordu ile Tuna Nehri'ni geçerek hızla ilerlediler ve Niş Muharebesi'ni kazanıp Niş ve Sofya'yı ele geçirerek Balkan geçitlerine dayandılar.
EDİRNE – SEGEDİN ANTLAŞMASI
Bu günlerde zor bir muharebe geçiren II. Murad, Amasya Valisi olan çok sevdiği oğlu Aleaddin Ali Çelebi'nin ölüm haberini de aldı. Birçok tarihçi, zaten çok hissi bir kişi olan II. Murad'ın bu Balkan isyanı, sıra sıra yenilgi, büyük askeri zayiatla zorla kazanılan bir muharebe süreci devam ederken II. Murad'ın hükümdarlıktan bezdiğini ve oğlunun kaybından dolayı da gayet büyük bir depresyona girdiğini iddia ederler. Eşi Mara Hatun'un ve sadrazam Çandarlı Halil Paşa'nın önerdikleri gibi, II. Murad uğranılan büyük kayıplar dolayısı ile Osmanlılar aleyhinde olan bir barış yapılması gereğini kabul etmek zorunda kalmıştı. János Hunyadi önderliğindeki Macar ve müttefikleri ordusunun ilerleyişinin İzladi Geçidi'nde durdurulmasının ardından hemen II. Murad Macarlar ile barış görüşmeleri için girişimlerde bulundu. 1444'un Haziran ayında taraflar arasında tarihte Edirne – Segedin olarak bilinen bir 10 yıl süreli olacağı ön görülen bir kalıcı barış antlaşması yapılması üzerine taraflar anlaşmaya vardılar. Bu antlaşmanın kalıcı olması için II. Murad Edirne'de Kur’an üzerine ve Macar Kralı Vladislav ise Segedin'de kendi inancı olan Hristiyanlığın kitabı İncil üzerine yemin verdiler ve antlaşmayı bu yeminlerle imzaladılar. Bu anlaşmaya göre :
Sırbistan bağımsız bir devlet olacak,
Eşak ve çevresi Macaristan himayesine girecek ancak vergisini Osmanlı Devleti’ne ödeyecek,
Tuna Nehri iki devlet arasında sınır kabul edilecek,
Bulgaristan Osmanlı Devleti’nde kalacak,
Her iki devlet arasında 10 yıl savaş yapılmayacak.
Daha sonra Anadolu’da da barış sağlayan Sultan Murat, devleti güvende zannederek, artık tahtı daha henüz çocuk yaşta (12 yaşında) olan oğlu Mehmet’e bırakmaya hazırdı. Şüphesiz devlet hiçte güvende değildi.
TAHTTAN FERAGATI
Çok sevdiği oğlu Alaeddin’in vefatı, art arda gelen başarısızlıklar ve küçük çaplı başarılar padişahlık yapmaktan usanan II.Murad’ı yıldırdı ve en sonunda Manisa da inzivaya çekilerek tahtı 12 yaşındaki oğlu Mehmet’e bıraktı. Bu durumdan başta Çandarlı Halil Paşa olmak üzere devlet erkanı büyük bir endişe duymaktaydı. Zira Osmanlı tahtında bir çocuğun oturması büyük bir tehlike arz etmekteydi. Balkanlar’da Haçlı tehlikesi, Anadolu’da Karaman tehdidi derken birde bunların üzerine çocuk padişahın hayalperest tavırları daha yeni yeni toparlanmaya başlamış olan devleti yıkılışa sürükleyebilirdi. Çocuk padişah, İslam Peygamberi Hz.Muhammed’in hadis – i şerifine nail olmak istiyordu. Bir yandan da aldığı eğitimler sayesinde Büyük İskender, Julius Caesar gibi fatihleri öğrenince onlara özeniyordu, onlar gibi büyük bir devlet adamı olmak istiyordu ama önünde Osmanlı topraklarındaki en büyük ikinci Türk hanedanına mensup, o dönemde büyük prestiji olan, Çandarlı Halil Paşa vardı. Özellikle de bu paşa, Mehmet’i tahtta istemiyordu ve yukarıda belirttiğimiz tehlikelerden korkuyordu. Öylede oldu. Çok zaman geçmeden Papa IV. Eugene’in teşvikiyle yeni bir Haçlı ordusu toplanmaya başlandı. Eli ayağı birbirine dolaşan Çandarlı ne yapacağını bilemez olmuştu çünkü Osmanlı tahtında daha herhangi bir tecrübesi olmayan birisi oturuyordu. Bu noktada Türk halkının aklına hemen ‘’sözde’’ Sultan II.Mehmet’in babasına yazmış olduğu mektup gelmektedir :
“–Devletlü babam! Dîn ve devlet tehlikededir. Eğer pâdişah iseniz, buyurun ordunuzun başına geçin!.. Yok eğer pâdişah ben isem, sizi, orduma başkumandan olarak nasb ve tâyin eyliyorum!..”
Böyle bir olay gerçeği yansıtmamaktadır. Şayet böyle bir mektup varsa da Çandarlı Halil Paşa tarafından II.Mehmet’e zorla yazdırılmıştır. Fakat gerçek şudur ki, Çandarlı Halil Paşa tarafından durumun vahimliği eski padişah II.Murad’a bildiriliyordu. Oğlunun hayalperest tavırları ve devlet erkanının baskılarına dayanamayan II.Murad başkomutan olarak ordunun başına geçmiş ve Varna Muharebesini kazanmıştır. Lakin gene de savaş sonrasında tahta geçmek istememiş ve Manisa’ya dönmüştür. Ta ki Buçuktepe Vakasına kadar. Buçuktepe Vakası, II.Murad'ın, Mehmet'i tahta geçirmesine karşı çıkan Yeniçerilerin çıkardığı bir isyandır. Muhtemelen bu isyan, üstte de belirttiğimiz gibi ‘’büyük bir prestiji’’ olan ve sözü küçük yaştaki Mehmet’ten daha fazla geçen Çandarlı Halil Paşa’nın entrikaları sonucunda çıkmıştır. Olanlara daha fazla göz yumamayan II. Murat'ın tahta tekrar oturup buçuk oranında yeniçerilerin maaşına zam yapmasıyla son bulmuştur. Ayrıca bu isyan Osmanlı tarihinde çıkan ilk Yeniçeri isyanıdır. Bu olay sonucunda Mehmet, Manisa sancağına gönderilmiştir ve Çandarlı’ya karşı büyük bir kin, öfke ve intikam duygusuyla tahta ikinci sefer çıkacağı zamanı beklemeye başlamıştır.
Sultan II. Murad'ın John Young tarafından yapılmış resmi.
VARNA MUHAREBESİ
Osmanlılar’ın Balkan topraklarındaki geleceğini tayin eden ve sağlamlaştıran savaş Varna şehri yakınlarında cereyan ettiği için bu adla anılır. Savaşın sebebi, papalık ile Bizanslılar’ın destek verip teşvik ettiği Macarlar’ın liderliğindeki hıristiyan güçlerin Türkler’i Balkanlar’dan atma, Edirne’ye kadar inerek burayı ele geçirme ve Türk tehdidini tamamıyla ortadan kaldırma amacına dayanır.
İki ordu karşı karşıya gelince üç saat kadar birbirini kontrol etti. İlk hareket Osmanlı tarafından geldi, 6000 kişilik bir sipahi birliği sağ kanattaki Macarlar’ı ok atışıyla tâciz etmeye başladı. Atlıların ovaya inmesiyle de Franko Tallóci saldırı emrini verdi. Bu saldırı Anadolu kolu üzerine oldu ve Macarlar üstünlük sağladı. Ardından Rumeli kolunda Şehâbeddin Paşa’nın atlıları Hunyadi’nin saldırısını karşıladı; geri çekilir gibi yapan Dâvud Bey ansızın dönüp üzerine gelen Nagyvárád piskoposunun alayını imha etti. Fakat Anadolu kolu iyice çökmüş, Karaca Bey çarpışırken hayatını kaybetmişti. Rumeli birliklerinde de dağılma emâreleri başladı; bunun üzerine II. Murad kendi kuvvetlerini harekete geçirdi, ancak onlar da pek etkili olamadı ve dağıldı, padişahın yanında ise çok az yeniçeri ve azeb kaldı. Bu durum karşısında II. Murad çekilme tekliflerini kabul eder göründüyse de özellikle Dayı Karaca Bey’in cesaretlendirmesiyle savaş meydanında kaldı. Bu hareket çarpışmaların gidişini birden değiştirdi. Padişah yeniçeriler tarafından koruma altına alındı; tam bu sırada Macar kralı yanındaki 500 atlısıyla onların üzerine saldırdı. Ancak iyi korunan Osmanlı ordugâhını aşamadı ve oradaki hendeği göremediği için atı buraya düştü, etrafını çeviren yeniçeriler tarafından öldürüldü, yanındaki birlik de imha edildi. Bu durum Macar ordusunda umumi bir paniğe yol açtı; çekilen Osmanlı birliklerinin tekrar toplanıp saldırıya geçmesi müttefik ordusunun yenilgisini hızlandırdı. Kaçan Macar ordusunun bir bölümü arka saftaki arabalardan oluşan barikata sığındı, buradan top ve tüfek atışlarıyla Osmanlı saldırısına karşı koymaya çalıştı. Ancak bu, bazı Macar birliklerine geri çekilmek için zaman kazandırmaktan başka bir işe yaramadı. Daha sonra onlar da teslim oldu. Kralın ölüm haberini alan Hunyadi durumun kötüye gittiğini görünce Eflak tarafına çekildi. Panik halindeki kaçış sırasında Kardinal Cesarini aldığı yaraların tesiriyle hayatını kaybetti. Savaş meydanında kalan Macarlar’ın sayısı 7-8000 dolayındadır; Osmanlı kaybı da buna yakındı.
İKİNCİ KOSOVA SAVAŞI
Osmanlılar’ın Balkanlar’a doğru yayılması, bu sırada güçlü bir devlet olarak Orta Avrupa ile Balkanlar arasında bir kalkan durumunda bulunan Macar Krallığı’nı yakından ilgilendirmekteydi. Macarlar’ın efsanevî kumandanı ve kral nâibi János Hunyadi Varna’daki yenilginin rövanşı için hazırlıklara başlamıştı. Topladığı 30-35.000 kişilik kuvvetle Balkanlar’a inen Hunyadi’nin ordusunun esasını Macarlar oluşturuyordu. Ayrıca 8000 askerden ibaret bir Eflak gücü de kendisine katılmıştı. Yine Alman ve Çeklerden oluşan paralı askerler de vardı. Macar kuvvetlerine nispeten bir fazlalığı olan Osmanlı ordusunun asker sayısı en iyimser tahminle 50.000 dolayında olarak gösterilebilir. Hunyadi’nin ordusu çok iyi donanmış ve son derece düzenli birliklerden oluşuyordu. Savaş 18 Şâban (17 Ekim) Perşembe günü başladı. İlk gün Macar süvarilerinin hücumu gerçekleşti. Her iki taraf birbirinin gücünü anlamaya yönelik çarpışmalarda bulundu. Osmanlılar Anadolu askerinin yer aldığı kolu savaşa sokmadılar ve dinlendirdiler. Ertesi günü süvari saldırısı sabahleyin tekrar başladı, bunlar yeniçerilerin tuttuğu orta hatta kadar geldiler ve burada durduruldular. Macarlar hattı yardılarsa da yeniçeriler çekilmeyip bunların etrafını çevirdiler ve arkadan destek almalarını önleyip imha ettiler. Dinlenmiş Osmanlı kuvvetleri de Macar ordusunun sol kolunu çembere alarak bozguna uğrattı. Eflak kuvvetleri ise savaş meydanını terk etti. Üçüncü günü Macar ordusundan eser kalmamıştı. Bu arada yardım için gelen İskender Bey ancak savaşın sonunda yetişebilmiş ve mağlûbiyet haberi üzerine geri çekilmişti. Hunyadi ise savaş arabalarının koruması altında savaş meydanından uzaklaşmış, daha sonra kuzeydeki topraklarına dönerken Sırplar tarafından esir alınmış, fakat sonra serbest bırakılmıştır. Savaşın sonucu :
- Bu savaştan sonra Haçlılar savunmaya, Osmanlılar ise saldırıya geçmiştir. (II.Viyana Kuşatmasına kadar)
- Balkanlar’ın Türk yurdu olduğu ve Türklerin Balkanlar’dan atılamayacağı kesinlik kazanmıştır.
ÖLÜMÜ
1450'de oğlu II. Mehmet ile birlikte İskender Bey'e karşı Arnavutluk üzerine ikinci seferini düzenledi. Sefer dönüşü Edirne sarayında oğlu II. Mehmed, Dulkadiroğlu Süleyman Bey'in kızı Sitti Hatun'la evlendi ve bunun üzerine şaşaalı düğün eğlenceleri yapıldı ve bundan sonra çift Manisa'ya gönderildi.
Bu düğünden kısa bir müddet sonra 1451'de II. Murad dinlenmek üzere çekildiği Edirne'deki Tunca'daki bir adada felç geçirdi ve 3 Şubat 1451'de öldü. Öldüğünde cenazesi Bursa'ya götürüldü. Bursa'da Muradiye Camii'ndeki oğlu Alaeddin'in yanında gömülmesi vasiyeti üzerine onun yanına gömüldü ve sonradan üstü açık türbe yapıldı. Türbesinin üstünün açık olmasının sebebi Allah'ın rahmeti ve bereketinin üstüne yağmasını istemesidir.
Öldüğünde Osmanlı Devleti 1402 yılında aldığı darbeden tamamıyla kurtulmuştu.
II. Murad’ı tasvir eden yağlı boya tablo (TSM, nr. 17/391)
KAYNAKLAR :
1.MURAD II – TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİ (Müellif : Halil İnalcık)
2.Vikipedi
3.Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları (Halil İnalcık)
4.Bir Zamanlar Osmanlı Padişahlar Atlası (Boyut Yayınevi)
5.Kuruluşunun 700. Yılında Osmanlı (NESA Yayınevi)
6.Rise Of Empires : Ottoman
Comments