I.BAYEZİD (YILDIRIM)
SALTANAT SÜRESİ : 13 YIL (1389 – 1402)
I.Bayezid İstanbul’u kuşatan ilk Osmanlı padişahıdır. 4 defa İstanbul’u kuşattıysa da çeşitli nedenlerden dolayı bir türlü fethedememiştir.
I. Bayezid veya Yıldırım Bayezid (d. 1354, Edirne – ö. 8 Mart 1403, Akşehir) dördüncü Osmanlı padişahı. 1389'dan 1403 yılına kadar hükümdarlık yapmıştır. I. Murad’ın büyük oğlu olup annesi Gülçiçek Hatun’dur. 1381 yılı dolaylarında Germiyanoğlu Süleyman Çelebi’nin kızı Sultan Hatun ile evlendi ve hanımının çeyizi olarak Osmanlılara bırakılan topraklara sancak beyi tayin edildi. Bayezid, azim ve irade sahibi, hiddetli, aceleci, alıngan tabiatlı bir hükümdardı. Adil, haksızlığa karşı bir tabiata da sahipti. Yönetimindeki yerlerde emniyet ve adaleti en iyi şekilde sağlamaya çalıştı.
ŞEHZADELİK DÖNEMİ VE TAHTA ÇIKIŞI
Yerleştiği Kütahya’da Osmanlılar’ın doğu sınırlarının muhafaza ve gözetimi ile görevlendirildi. 1386’da babasının Karamanoğlu Alâeddin Bey’e karşı giriştiği sefere katıldı, Frenk Yazısı Savaşı’nda gösterdiği cesaret ve atılganlık dolayısıyla Yıldırım lakabını aldı. Onun ilk Amasya valisi olduğu kanaati, Kadı Burhâneddin’e karşı Osmanlı hâkimiyetini kabul eden Amasya Emîri Ahmed ve Çandarlı Süleyman Bey ile olan münasebetler sırasında (1384-1388) bazı bölgelerin Osmanlı idaresine girmesi hadisesinden ortaya çıkmıştır. Şehzade Bayezid, 15 Haziran 1389’da Türkler’in Rumeli’deki geleceğini tayin eden Kosova Savaşı’nın kazanılmasında önemli rol oynadı. Bu savaş sırasında babası I. Murad çok ağır bir şekilde yaralanınca, büyük oğul olması ve üstün yeteneği dolayısıyla kendi yerine onun getirilmesini vasiyet etti. I. Murad’ın ölümü ile de bu vasiyet gereği tahta çıkarıldı. Devlet erkânının tavsiyesiyle, düşman peşinde olan kardeşi Yâkub Çelebi çağırtılarak çadırda boğduruldu. Herhangi bir iç karışıklık çıkmasın diye de tabiri caizse askeri susturmak için para dağıtıldı ve bu eylem daha sonrasında bir Osmanlı geleneği haline gelerek ‘’Cülus Bahşişi’’ adını aldı. Bu arada esir düşen Sırp Prensi Lazar da savaş meydanında idam edildi.
I.Bayezid’in Kosova’da cülusu
PADİŞAHLIK DÖNEMİ
Sırp Kralı Lazar’ın oğlu Etiye, Yıldırım Bayezid’in desteğini alarak Sırp tahtına çıktı bu sebeple Sırbistan Osmanlı Devleti’ne tabi bir devlet haline geldi. Sultan Murad Hüdavendigâr’ın ölümünden ötürü Osmanlı’yı alt edebileceğini düşünen Anadolu da ki Türk Beylikleri Osmanlı Devleti’ne karşı birlik oldu.
Yıldırım Bayezid Rumeli’de güvenliği sağladıktan sonra, 1390 da Anadolu Beyliklerine yöneldi. Aydınoğlu, Saruhanoğlu, Mneteşeoğlu, Germiyanoğlu, Hamidoğlu beyliklerine bağlı toprakları Osmanlı Devleti sınırları içine kattı. Karamanoğlu Beyliği’ne karşı sefer hazırlığına girişerek Konya’yı kuşattı. Ama Candaroğlu Süleyman Bey’in Kadı Burhaneddin’le birleşip Karamanoğlu Beyliği’ne yardım etmeye kalkışması üzerine, Karamanoğullarıyla anlaşma yaparak, Çarşamba Irmağı’nın batısında kalan toprakları aldı. Aynı dönemde Gelibolu Tersanesi inşa edilmiştir.
1391 yılında İstanbul ilk defa Türkler tarafından kuşatılmıştır. İkinci Mora seferi yapılmıştır. Bizans ile dostluk anlaşması imzalanmış ve Bizans Osmanlı Devleti'ne vergi vermeyi kabul etmiştir. Alaşehir Bizans'tan alınmıştır. Merkezi Antalya olan Hamid Oğulları Beyliği Osmanlı Devleti'ne katılmıştır. Karaman'a sefer düzenlenmiş ve Konya kuşatılmıştır. Macaristan’da ilk Osmanlı zaferi elde edilmiştir. Eflak Voyvodası Türkler'e bağlanmayı kabul etmiştir. Yıldırım Bayezid, Sırp Prensesi Olivera ile evlenmiştir. Selanik ele geçirilmiştir. Evranos Bey akıncıları tarafından Mora'ya akınlar düzenlenmiştir.
1392 yılında Kastamonu Candaroğlu Beyliği'nden alınarak Osmanlı topraklarına katılmıştır. Sinop hükümdarı Candaroğlu İsfendiyar Bey Osmanlı hakimiyetini kabul etmiştir. İşkodra ve Amasya’nın işgal edilmiştir. 1393 yılında Amasya Beyi Hacı Şahgeldi topraklarını Osmanlı Devleti'ne teslim etmiştir.
1395 yılında Yıldırım Bayezid tarafından İstanbul’un ikinci kez kuşatılmıştır. Lakin Bizans bu seferde Avrupa’dan yardım istemiştir. Yardım talebinin üzerine Haçlılar bir ordu kurup Osmanlı’nın üzerine yürümeye başlamışlardır. Bunun haberini alan I.Bayezid derhal kuşatmayı kaldırıp Haçlıların üzerine yürümüştür. İki ordu Niğbolu kalesi civarında karşı karşıya gelmiştir ve tarihe ‘’Niğbolu Savaşı’’ olarak geçecek olan savaş vuku bulmuştur.
NİĞBOLU SAVAŞI
Yıldırım Bayezid Edirne’den Tuna Nehri kıyısında bulunan Niğbolu Kalesine 24 saat gibi kısa bir sürede ordusuyla beraber ulaştı. Adına yaraşır bir süratle gelen Sultan Yıldırım Bayezid Han, Divanı toplayarak durum değerlendirmesi yaptı.
Deneyimli komutanlardan bazıları kalabalık Haçlı ordusunu korkutmak suretiyle bozguna uğratmaktan yana tavır takınmış ve hatta elde bulunan develeri Balkanlardaki halkların pek görmediklerini belirterek bu hayvanları kullanarak haçlıları bozguna uğratabileceklerini ifade etmişlerdir. Yıldırım Bayezid ise böyle bir saldırıyı mertçe bulmadığı için reddetmiştir. 25 Eylül 1396 günü kendinden aşırı emin Haçlı birlikleri Osmanlı süvarilerinin amansız akını karşısında bozguna uğramış, adeta bir baskın yemişlerdir.
Savaşın başlarında tepeden tırnağa zırhlı seçkin Hospitalier Şövalyeleri Osmanlıların öncü birliklerine kayıplar verdirmiş, onları kovalamak için ilerledikçe Türk askerlerinin daha önceden yerlere sapladıkları kazıkların olduğu bölgeye gelmişler ve atlarla ilerlemenin mümkün olmadığını görünce atlarından inmişlerdir. Ancak ağır zırhlı olduklarından dolayı çabucak yorulmuşlardır. Böylece Türk ordusunun savaş planı tam anlamıyla devreye girmiş, tepelerin ve ağaçlıkların olduğu yerde konuşlanan Türk ordusunun asıl gücü savaşa dahil olunca şövalyelerin Jean de Vienne gibi ünlü komutanları da dahil tamamına yakını imha edilmiştir.
Niğbolu Muharebesi haritası
Savaşın sonuçları :
- Osmanlı Devletinin Avrupa da ki baskısı arttı
- Eflak ve Boğdan Osmanlı üstünlüğünü tanıdı
- Bulgar Krallığı tamamen ortadan kaldırılarak Osmanlı topraklarına katıldı.
- Abbasi Halifesi, Yıldırım Bayezid’e ‘’Sultan – ı İklim - i Rum’’ ( Rum Diyarı’nın yani Anadolu’nun Sultanı) unvanını verdi
- Niğbolu savaşı Anadolu’daki beyliklerin Osmanlıya bağlanmasını kolaylaştırdı
DİĞER GELİŞMELER
1397 yılında Akçay'da zaferler kazanılmıştır. Karaman Devleti'ni Osmanlı himayesine girmiştir. Güzelce Hisar Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmiştir. İstanbul üçüncü kez kuşatılmıştır. Kış şartları sebebiyle kuşatma kaldırılmıştır. Yunan ve Mora topraklarına Türk akınları başlamıştır.
Karaman ülkesi hükümdarı Alaeddin Osmanlı topraklarına saldırmış ve yapılan mücadelede vefat etmiştir. Karaman ülkesi Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Karadeniz bölgesindeki Samsun, Ordu, Giresun, Çarşamba, Merzifon ve Havzada ki küçük Türk beylikleri ve ellerindeki topraklar Osmanlı yönetimine geçti. Sivas ve çevresini egemenliğinde bulunduran Kadı Burhanettin Ahmet, Karayülük diye tanınan Akkoyunlu hükümdarı Kara Osman Bey’le yaptığı savaşta öldürüldü. Yardım isteyen Sivaslılıların çağrısı üzerine Akkoyunlu hükümdarını mağlup eden Osmanlı Devleti, tüm Sivas’ı ve çevresini topraklarına kattı.
Memluklere ait olan Malatya, Kahta, Divriği ve Dulkadiroğulları egemenliğindeki Elbistan, Osmanlı kuvvetlerince ele geçirildi. Böylece Osmanlı toprakları, Fırat boylarına kadar yayılmış oldu. Irak ve Azerbaycan’ı işgal ederek Osmanlı Devletiyle komşu olan Timur ile Yıldırım Bayezid arasında, Timur’dan kaçarak Osmanlılılar’a sığınan hükümdarlar nedeniyle ortaya çıkan anlaşmazlık giderek düşmanlığa dönüşmeye başladı.
Bizans İmparatoru II. Manuel Paleologos, Türklere karşı yeni bir Haçlı seferi hazırlamak amacıyla İtalya, Fransa ve İngiltere’ye gitti. Bizans imparatorunun Avrupa ülkelerini yeni bir Haçlı seferi için örgütlemeye çalışması üzerine Yıldırım Bayezid, İstanbul’u dördüncü kez kuşattı. Lakin Timur’un Anadolu’ya girmesi üzerine kuşatma kaldırıldı.
Timur 1400 yılında Anadolu’ya girdi ve Sivas’ı aldı. Burada büyük bir katliam yaptı. Timur’un Sivas’a girdiğini öğrenen Yıldırım, hazırlıksız olduğu için karşılık veremedi. Kayseri’ye gelerek durumu inceledi ve savaşı kendi topraklarında kabul etmeyi uygun gördü. Bayezid bu seferi sırasında Sivas’a karşılık, Timur’un elinde bulunan Erzincan ve Kemah’ı aldı. Erzincan valisi Mutaharten’i rehin alarak Bursa’ya götürdü. Başta, Sadrazam Çandarlızade Ali Paşa olmak üzere, devlet adamlarının çoğu savaşa karşıydılar. Bunlar, Yıldırım Bayezid’i anlaşma ortamı yaratacak bir mektup göndermeye ikna ettiler. Ancak Timur’un anlaşmaya niyeti yoktu. Son olarak Yıldırım Bayezid’den şu isteklerde bulundu :
- Kemah Kalesi’nin Mutaharten’e verilmesi
- Şehzadelerden birinin kendi yanına gönderilmesi
- Bağlılık işareti olarak kendisine gönderilecek olan külah ile kemerin kabul edilmesi
- Anadolu beylerinden alınan yerlerin eski sahiplerine verilmesi
- Kara Yusuf’un ve Ahmet Celayir’in teslim edilmesi
- Timur adına hutbe okutulması ve para bastırılması
Zira Timur Cihan Hakimi olmak istiyordu ve hemen yanı başında bu kadar güçlü bir Türk devleti istemiyordu. Bu yüzden kendisine sığınan eski Anadolu beylerine topraklarını geri vermeyi ve kendisine bağlı beylikler haline getirerek Osmanlı’yı parçalamak istiyordu. Görüldüğü gibi, savaşa sebep olan olayların başında, Timur’un anlaşma kabul etmez tutumu gelmektedir. Timur’un çocukları arasında, Yıldırım Bayezid’in hayranları olduğu gibi, Hristiyan dünyası ile sürekli savaşan böyle bir hükümdara karşı savaşılmasını istemeyenler de vardı. Bazı rivayetlere göre bu iki hükümdar arasında hakaret derecesine kadar ileri giden mektuplaşmalar olmuştu. Bu gelişmelerin üzerine artık savaş kaçınılmaz olmuştu.
Ankara savaşı öncesi Osmanlı toprakları
BAYEZİD İLE TİMUR’UN KARŞILAŞMASI
Yıldırım Bayezid, Timur’un Sivas’ta olduğunu öğrenince, savaşı Akdağmadeni yöresinde yapmak istedi. Burada, genellikle ağır süvariye sahip olan Timur’un başarılı olma şansı azdı. Timur, Sivas ve Tokat yöresinde savaşmanın tehlikeli olduğunu görünce, Kayseri’ye geldi. Rahatça savaş yapabilecek meydan bulması gerekiyordu. Orta Anadolu’da ilerleyerek, Ankara’ya geldi ve şehri kuşattı. Bayezid, Timur ve ordusunu kamp halindeyken yakaladı. Şehzadeler ve kumandanlar, hemen hücuma geçilmesini istedilerse de, Yıldırım Bayezid, mertçe savaşmak istedi ve savaş onurundan dolayı Timur’un bu güç durumundan yararlanmak istemedi.
ANKARA SAVAŞI
20 Temmuz 1402'de iki ordu, sabah namazlarını kıldıktan sonra savaş düzeni aldılar. Bayezid, Niğbolu Savaşı'nda kullanmış olduğu Turan Taktiği’ni uygulamak için ordusunun en ön safında yer alan Azaplara saldırı emrini verdi. Bu saldırı emriyle savaşı başlatmış oluyordu. Fakat Çubuk ovası düzlük bir arazi olmasıyla birlikte bodur çam ağaçlarıyla ve boyu aşan otlarla doluydu, bu durum Azapların saldırısını yavaşlatıyordu. Azapların saldırıya geçtiğini gören Timur, karşılık olarak merkezde bulunan Serbedâri piyadelerini kullanarak Azapların üzerine ok yağdırmaya başladı. Okçuların yoğun ok yağmuruna hedef olan Azaplar, ağır zayiatlar vererek geri çekilmeye başladılar. Uyguladığı taktiğin işe yarayamadığını fark eden Bayezid, Yeniçerilere ve Sipahilerine saldırmalarını emretti. Bu taarruza karşılık olarak Timur da, komutanı İsen Buga'ya saldırı emri vererek yüksek çam ağaçlarının içerisine gizlemiş olduğu ordusunun en önünde yer alan birbirlerine zincirlerle bağlı savaş fillerini ileri sürmüştür. Bununla birlikte Miran Şah'ı, Süleyman Çelebi komutasındaki birliklerin üzerine saldırtarak Yeniçerilere takviye birlik gelmesini önlemeyi hedeflemiştir. Timur ordusunun ikiye ayrılmış olan merkez kuvvetlerinin önünden sağlı sollu çıkan savaş filleri, Yeniçeriler ve Sipahilerin şaşırmasına neden olmuştur. Çünkü Osmanlılar, o zamana kadar yapılan hiçbir savaşta fillerle karşılaşılmamıştır. Yine de saldırıya devam eden Yeniçeriler, uygulayacakları sahte ricat'ı erken yaparak Sipahilerin fillerle karşı karşıya gelmelerine neden oldular. Savaşın en kanlı ve şiddetlisi olan bu çatışmada savaş filleri, Yeniçerilerin ok atışları ve Sipahilerin yapmış oldukları saldırılar sonucu etkisiz hale getirilmiştir, fakat Osmanlı askerleri de çok ağır kayıplar vermiştir.
Fil hücumunun ardından Timur, merkez kuvvetlerinin Yeniçerilere saldırmalarını emretmiştir. Bunu gören I. Bayezid, Rumeli birliklerinin saldırı altında olmasından dolayı, ordusunun sağ cenahında bulunan Kara Timurtaş Paşa komutasındaki Anadolu askerlerini ve Kara Tatarları, Yeniçerilere takviye olarak savaş meydanına sürmek için emir verdi. Fakat Timur ile daha önceden anlaşmış olan Kara Tatarlar, taarruz sırasında Bayezid'e ihanet ederek yön değiştirmişlerdir. Kara Tatarlar direkt olarak Rumeli ve Sırp askerlerinin arkasına sarkıp, onlara ok yağdırmak suretiyle saldırıda bulunurlar. Miranşah ile Süleyman Çelebi arasında geçen çatışma sırasında, Timur tarafında bulunan Anadolu Beylerinin kendi sancaklarını açması sonucu, bunları fark eden Osmanlı ordusundaki Anadolu birlikleri de, kendi beylerinin yanında saf tutarak, Timur tarafına geçerler. Yeniçeriler ve Rumeli birliklerinin hiç beklemediği bu saldırı karşısında Osmanlı ordusu tam bir bozgun havasına girmiş olur. Bir tek Rumeli ve Sırp müttefikleriyle Yeniçeriler sırt çevirmeyerek Bayezid'in yanında sonuna kadar savaştılar. Bu bozgun karşısında ordusuna genel taarruz emri veren Timur, I. Bayezid'in canlı olarak ele geçirilmesini emretmiştir. Şahruh Mirza komutasındaki birliklerin seri manevrasıyla iyice kuşatılan Osmanlı ordusundaki Vezirler, İsa Çelebi, Süleyman Çelebi, Mustafa Çelebi ve Mehmet Çelebi kuşatmayı yararak kaçmayı başarmışlardı. Şehzadelerin kaçtığını fark eden Stefan Lazarević, Bayezid'e geri çekilmesi gerektiğini söylese de o bunu reddetmiş ve savaşmaya devam etmiştir. Ortalama 10 saat süren savaşın sonlarına doğru geri çekilmek zorunda kaldığı Çataltepe'de elinde kalan yaklaşık birkaç bin Yeniçeriyle birlikte, atının üstünde çarpışmaya devam eden Bayezid sonunda gece çökmek üzereyken Minnet Bey tarafından kaçmaya ikna edildi. Yıldırım kuşatmayı yararak Çataltepe'den 16 km uzaklaşmayı başarsa da atı tökezleyip düşünce Han unvanına haiz Mahmut tarafından yakalanıp bağlandı. Çelebi Mustafa, beylerbeyi Timurtaş ve Hoca Firuz da padişah ile birlikte esir düşmüştür.
Ankara Savaşı, Osmanlılar için yıkım olmuş ve çok acı sonuçlar vermiştir. Bu savaşın sonunda,
- Balkanlarda toprak kaybedildi ve savunma durumuna geçildi. Aranvutluk boşaltıldı.
- Yıldırım Bayezid zamanında çökmesi beklenen Bizans, bu savaştan sonra biraz daha yaşama şansı buldu. Böylece İstanbul’un fethi gecikti.
- Timur’un geri çekilmesinden sonra, Yıldırım Bayezid’in çocukları arasında taht kavgaları başladı. (Fetret Devri)
- Karesioğulları ve Eşrefoğulları hariç olmak üzere, Anadolu beyliklerinin yeniden kurulmasıyla, Anadolu Türk birliği bozuldu.
- Timur’un çekilmesinden sonra, Anadolu’nun doğusunda güçlenen Akkoyunlular, Osmanlıları tehdit etmeye başladılar.
ÖLÜMÜ
Timur, Ankara Savaşı’ndan sonra Kütahya’ya geldi. Karaman, Germiyan, Aydın, Saruhan, Menteşe ve Hamitoğulları beyliklerini yeniden kurdu. Kütahya’dan sonra Ege sahillerine inip İzmir’i aldı. Sekiz ay Anadolu da kalan Timur, gittiği her yere Yıldırım Bayezid’i de götürdü. Son derece gururlu bir insan olan Yıldırım Bayezid, esarete dayanamadı. Bazı kaynaklara göre yenilgiyi kabul edemeyerek, yüzüğünün içinde taşıdığı zehiri içip kendini öldürdü, bazı kaynaklara göre de hastalanarak öldü. (8 Mart 1403)
Yıldırım Bayezid, Timur'un elinde esir iken
YILDIRIM LAKABI
I. Bayezid, yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, koç burunlu, ela gözlü, kumral saçlı, sık sakallı ve geniş omuzluydu.
"Yıldırım" lakabını nasıl edindiği konusunda çeşitli rivayetler vardır:
Bunlardan en yaygın olanı Niğbolu Savaşı nedeniyle savaş meydanına hiç beklenmeyecek bir süratle ulaştığı için aldığıdır. Haçlılarca kuşatılan kalenin komutanı Doğan Bey'e gecenin karanlığında, kale duvarlarına kadar gelerek gerekli talimatları verecek kadar gözü pek bir komutan olduğu, savaşlarda askerinin önünde savaştığı ve askerlerinin yetişmekte zorluk çektiği tarih kitaplarında sıkça yer verilmiştir.
Bir başka rivayette de bu lakabı daha padişah olmadan babası I. Murad'ın yaptığı I. Kosova Savaşında, Türk ordusunun zor duruma düştüğü anda, düşman ordusunu bir kanattan diğer kanada kadar yararak geçmiş olmasına bağlamaktadır.
Tarihçi Joseph von Hammer-Purgstall ise bu lakabın Bayezid'in kardeşi şehzade Yakup Beyi öldürtmesinden kaynaklandığını belirtmektedir.
İ.H.Uzunçarşılı'nın Büyük Osmanlı Tarihi adıyla toplanan çalışmasında, yıldırım lakabının kökeni olarak 1386(veya 87)'de Karamanoğlu'na karşı Konya Ovası'nda yapılan savaş gösterilir. Bu savaşta Şehzade Bayezid, sol kanattaki sipahilere komuta etmiş ve süratiyle dikkat çekmişti.
17.yüzyıl Osmanlı tarihçilerinden Bostanzade Yahya Efendi, Tarih-i Saf (Tuhefetu'l-ahbâb) adlı eserinde ise öfkeli ve kibirli olduğu için yıldırıma benzetildiğini yazmaktadır.
Osmanlı sultanları biyografilerini yazan Sakaoğlu'na göre Yıldırım olasılıkla öz Türkçe adıdır.
Müneccimbaşı Ahmet Dede (?-1702)'nin yazdığı "Müneccimbaşı Tarihi" adlı kitabında ise bu lakabın yalnız kahramanlık ve şiddetinden dolayı verildiğini aktarır.
İlk üç iddianın yanlış olması çok olasıdır çünkü Sultan Murat, 1386 (Hicri 788) yılında Karamanoğlu Ali Bey'e karşı kazandığı başarı üzerine Ahmet Celayir'e gönderdiği mektupta oğlu için Yıldırım lakabını kullanmıştır. O tarihte ne Kosova savaşı ne de Niğbolu savaşı söz konusudur. Bu durum, lakabın Konya Ovası savaşında verildiği tezini destekler.
KAYNAKLAR :
1.BAYEZİD I – TDV İSLAM ANSİKLOPEDİSİ (Müellif : Halil İnalcık)
2.Vikipedi
3.Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları (Halil İnalcık)
4.Bir Zamanlar Osmanlı Padişahlar Atlası (Boyut Yayınevi)
5.Joseph von Hammer-Purgstall (1827-35) Geschichte des Osmanischen Reiches 10 cilt, Peste (yeni basim Graz 1963) (Almanca)
6.Bostanzade Yahya Efendi, Tarih-i Saf (Tuhefetu'l-ahbâb)
7.Sakaoğlu, Necdet (1999), Bu mülkün sultanları, İstanbul: Oğlak yayınları
8.Müneccimbaşı Ahmed Dede, (1285), Suhafu'l-Ahbar C.I, İstanbul
Comments